Trakya Fest 2024'de kimler var ?

Gulum

New member
Trakya Fest 2024: Müziğin, Kimliğin ve Eşitliğin Kesiştiği Bir Alan

Bu yıl Trakya Fest 2024 sahnelerinde sadece müzik değil, aynı zamanda kimliklerin, farklılıkların ve adalet arayışlarının da yankılanacağı bir atmosfer var. Uzun zamandır festivallerin sadece eğlence mekânı değil, aynı zamanda toplumsal aynalar olduğunu düşünen biri olarak, bu yılki lineup’ı ve festival ruhunu incelerken hem umut hem de sorgulama hissiyle doluyum. Çünkü Trakya Fest artık yalnızca “kim sahne alacak?” sorusuna değil, “kimler temsil ediliyor, kimler dışarıda kalıyor?” sorusuna da yanıt arayan bir festival hâline geliyor.

Kadın Seslerin Gücü: Duygudan Dayanışmaya

2024’te sahnede yer alacak kadın sanatçılar — Melike Şahin, Kalben, Melek Mosso, Gaye Su Akyol ve Evrencan Gündüz gibi isimler — yalnızca müzikleriyle değil, verdikleri mesajlarla da dikkat çekiyorlar. Kadın sanatçıların festival alanlarındaki görünürlüğü, sadece temsil oranıyla değil, ürettikleri anlamla da ölçülmeli.

Melike Şahin’in sahnesinde duygusal kırılganlık, dayanıklılık ve kendini var etme temaları iç içe geçiyor. Onun sesiyle yankılanan “kadın olmanın duygusal yükü” sadece bireysel değil, kolektif bir deneyim hâline geliyor. Kalben’in “açık yürekli” duruşu, dinleyiciyi sadece müziğe değil, empatiye çağırıyor. Melek Mosso’nun kadın dayanışmasını ve özgürlük temasını öne çıkaran performanslarıysa, festivalin toplumsal cinsiyet bilincine katkıda bulunuyor.

Kadın sanatçılar, toplumsal meseleleri içselleştiren, empatiyi ve duygusal zekâyı merkeze alan bir ifade dili kuruyor. Bu dil, festivali sadece “eğlenme alanı” değil, “hissetme ve birlikte güçlenme alanı”na dönüştürüyor.

Erkek Sanatçıların Duruşu: Analiz, Sorumluluk ve Denge

Trakya Fest’in erkek sanatçıları — Duman, Mor ve Ötesi, Athena, Canozan, Mert Demir gibi isimler — bu yıl toplumsal meselelere duyarlı bir çizgide ilerliyorlar. Özellikle Mor ve Ötesi’nin politik bilinçle örülü müzikal mirası, Athena’nın antifaşist ve eşitlikçi sahne enerjisi, festivali salt “rock ruhu”ndan çıkarıp “sorumluluk bilinci”ne taşıyor.

Erkek sanatçıların bir kısmı, yıllar içinde müziğin eril dilini dönüştürmeyi başardı. Eskiden “kahramanlık” ya da “isyan” olarak kodlanan erkeklik, bugün yerini “öz eleştiri” ve “duygusal farkındalık”a bırakıyor. Canozan gibi sanatçılar, minimal sözlerle büyük duyguları anlatırken, erkek duyarlılığını yeniden tanımlıyor. Bu, toplumsal cinsiyet rollerine sıkışmış dinleyiciler için de dönüştürücü bir çağrı niteliğinde.

Festival alanında erkek sanatçıların varlığı artık sadece sahneye değil, alandaki erkek dinleyiciye de mesaj taşıyor: “Dinle, düşün, alan aç.”

Festival Alanı: Sosyal Adaletin Mikrokosmosu

Bir festival alanı, küçük bir toplum gibidir. Kimin nerede durduğu, hangi sesin daha çok yankılandığı, kimin hikâyesinin görünür olduğu... hepsi aslında toplumsal adaletin aynasıdır.

Trakya Fest 2024 bu yıl, sahne dışında da adalet ve eşitlik arayışını büyüten adımlar atıyor. Kadın güvenlik görevlilerinin sayısının artması, festival alanında cinsiyet eşitliği odaklı atölyelerin düzenlenmesi, erişilebilir alanların artırılması bu dönüşümün somut göstergeleri. Ancak hâlâ üzerinde düşünmemiz gereken noktalar var:

- LGBTQ+ bireylerin görünürlüğü hâlâ yeterince destekleniyor mu?

- Engelli bireylerin deneyimi gerçekten eşit mi?

- Sponsorluk politikaları, kadınların ve azınlıkların temsiline nasıl etki ediyor?

Bu sorular, festivalin sosyal adalet iddiasını derinleştirmek için hayati önemde. Çünkü gerçek değişim, yalnızca sahnede değil, seyircinin içinde başlar.

Müzik ve Toplumsal Cinsiyet: İki Ses, Tek Hikâye

Kadınların empati merkezli ve duygusal aktarım odaklı, erkeklerin ise analiz ve çözüm yönelimli yaklaşımı Trakya Fest’te adeta bir diyalog kuruyor. Bu diyalogda “farklı” olan, “öteki” değil; tamamlayıcı bir unsur hâline geliyor.

Kalben’in sahnesinden yükselen “sevgi dili”, Athena’nın sahnesinde “eylem dili”ne dönüşüyor. Biri hissettiklerini anlatıyor, diğeri dünyayı dönüştürmeye çağırıyor. Bu çeşitlilik, müziği toplumsal cinsiyet kutularından kurtarıp insani bir deneyime dönüştürüyor.

Festivalin bu yılki ruhu tam da bu sentezde yatıyor: “Duyguyu dinle, farkı anla, birlikte üret.”

Topluluk ve Düşünme Çağrısı

Bir festival, ancak katılımcıları kadar anlamlıdır. Trakya Fest 2024, müziği bir diyalog zemini olarak kullanıyor. Ancak bu diyalogun sürdürülebilir olması için hepimizin payına düşen bir şey var: düşünmek, sorgulamak ve katkı vermek.

Belki şu sorularla başlamak iyi olur:

- Müzik dinlerken hangi sesleri “normal”, hangilerini “farklı” olarak algılıyoruz?

- Festivallerde kadın sanatçıların sesi bize ne söylüyor — duymaya gerçekten hazır mıyız?

- Erkek sanatçılardan ne bekliyoruz: kahramanlık mı, kırılganlık mı, sorumluluk mu?

- Seyirci olarak biz, eşitliğin neresindeyiz?

Trakya Fest 2024 bize sadece müziği değil, birlikte düşünmenin ve değiştirmenin yollarını da sunuyor. Belki de artık “kim sahneye çıkıyor?” sorusundan önce, “kimin hikâyesini dinliyoruz ve neden?” sorusunu sormanın zamanı.

Çünkü toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve adalet sadece festivalin gündemi değil; hepimizin ortak melodisi. Ve bu melodi, hep birlikte söylediğimizde anlam buluyor.